2. ÖNSÖZ :
Bu çalışmamda betonda biyolojik oluşumlar, önlemleri ve betonlarda karşılaştırma konusunu
inceledim.
Böyle bir çalışmaya yönelmemi sağlayan ve hazırlanması sırasında büyük anlayış, yardım ve
destek gördüğümüz hocamız Sayın Yrd. Doç. Dr. İlker TEKİN’e , fikir ve görüşlerini benle
paylaşan değerli arkadaşım Ömer Selçuk ALÇAY’a teşekkürlerimi bir borç bilirim.
Ayrıca, beni bugünlere yetiştiren, her türlü zorluklara rağmen benden sevgilerini ve
desteklerini asla esirgemeyen aileme şükranlarımızı sunuyorum.
3. İÇİNDEKİLER
RESİM LİSTESİ.................................................................................................................... I
TABLO LİSTESİ.................................................................................................................. II
SİMGELER VE KISLATMALAR LİSTESİ...................................................................... III
ÖZET....................................................................................................................................IV
ABSTRACT......................................................................................................................... V
1.Biyolojik Etkilenmeler ve Çiçeklenme ............................................................................ 1
1.1 Biyolojik Oluşumlar....................................................................................................... 1
2.Betonda Çiçeklenme.......................................................................................................... 4
2.1. Çiçeklenmenin Beton Kalitesine Olumsuz Etkileri ................................................... 6
3.Sonuç ve Öneriler..............................................................................................................10
4.Kaynaklar……………………………………………………….…………..……………12
4. RESİM LİSTESİ
Resim 1. Kanalizasyon borularında asit etkisi……………………………………………….. 2
Resim 2. Beton yüzeyinde oluşan yosunlar……………………..………...……..……………3
Resim 3. Betonarme bir yapının döşemesinde çiçeklenme etkisi ……………………………5
Resim 4. Betonarme yapılarda çiçeklenme etkisi ……………………………………………8
TABLO LİSTESİ
Tablo 1. Çiçeklenmeye yol açan tuzlar ve kaynakları …………………………….......……..7
I
5. SİMGELER DİZİNİ
Simgeler-Açıklama
A : Karot Kesit Alanı
A : Numunenin Kesit Alanı
b : Kiriş Eni
CaCI2 : K a l s i y u m k l o r ü r
CaCO3 : Kalsiyumkarbonat
CaH : Kalsiyumhidrat
CaO : Kalsiyumoksit
Ca(OH)2 : Kalsiyumhidroksit
CSH : Karbon silikat hidrat
cm : Santimetre
cm2 : Santimetrekare
d : Karot Çapı
fck : Numunelerin Ortalama Karakteristik Dayanımı
fcm : Numunelerin Ortalama Basınç Dayanımı
g : Gram
Gal : Yatay Yük Sayısı
h : Yükseklik
kg : Kilogram
km : Kilometre
kN : Kilonewton
K2O : Potasyumoksit
m : Metre
M : Moment Yükü
m3 : Metreküp
MPa : M egapascal
MgO : Magnezyumoksit
II
6. ÖZET
Beton; çimento, agrega, su ve gerektiğinde katkı maddelerinin belirli oranlarda homojen
olarak karıştırılması ile elde edilen, kompozit bir yapı malzemesidir. Beton ve/veya
betonarme yapılar, hizmet ettiği süre boyunca içten ve dıştan birçok etkiye maruz
kalmaktadır. Betonda durabilite kavramı, betonun yapısının hizmet süresi boyunca içten ve
dıştan gelebilecek fiziksel ve kimyasal etkilere karsı dayanıklılığı olarak açıklanabilir. Bu
çalışmamda betonun bozulmasına neden olan biyolojik etkileri araştırdım ve önlemleri
hakkıkında bigi edindim. Beton yapılar, üzerlerindeki veya yakınlarındaki biyolojik
oluşumlardan etkilenebilirler.Uygulamada en çok rastlanan sorunlardan biri kanalizasyon
sistemlerinde görülen ve asit etkisine yol açan biyolojik oluşumlardır.
ABSTRACT
ConcreteC ; cement, aggregate, water and, when necessary, as specific proportions of
additives obtained by homogeneous mixing, a composite building material. Concrete and
reinforced concrete structures, service or the period is exposed to many effect internally and
externally. The concept of durabilite in concrete, the concrete structure of the service life
internally and externally by physical and chemical effects that can can be explained as the
durability. In this study the biological cause of the concrete effects of the measures that I have
researched and timely information in hakkık. Concrete structures on them, or they can be
affected from biological formations near. In practice, the most common problem seen in the
sewer system and one of the acid effect leading to the biological processes are.
III
7. 1
1.Biyolojik Etkilenmeler ve Çiçeklenme
1.2 Biyolojik Oluşumlar
Beton yapılar, üzerlerindeki veya yakınlarındaki biyolojik oluşumlardan etkilenebilirler. Bitki
ve ağaç kökleri çatlaklı veya boşluklu bölgelerden betonun içine sızarak, büyüyüp genişlerler.
Oluşan genleşme etkisi sonucu betonarme elemanların çatlayıp, hasar görmeleri mümkündür.
Suya doğru ilerleyen köklerin, özellikle beton kümelerin içine sızıp boruları tıkadığı da
görülmüştür.
Bu tip biyolojik oluşumları nedeniyle su içeriğinin artmasıyla, betonun donma-çözülme ve
diğer yıpratıcı etkilere “%” karsı dayanıklılığı da azalmaktadır, Mikroskobik oluşumlar ise
hümik asit oluşturarak çimento harcının erimesine neden olabilirler. Uygulamada en çok
rastlanan sorunlardan biri, kanalizasyon sistemlerinde görülen ve asit etkisine yol açan
biyolojik oluşumlardır. Genelde evsel atıklar alkalin karakterde olup betona zarar vermezler.
Ancak bu tip atıklar kükürtlü bileşenler içerirler. Anaerobik (oksijensiz) ortamda,
kanalizasyon atıklarındaki sülfat ve bazı proteinlerden beton için fazla zararlı olmayan
hidrojen sülfit (H2S) gelişir. Anaerobik bakteriler havaya gereksinme duymayan, sülfatların
oksijenini alarak yasayan canlılardır. H2S fermantasyonun göstergesi olup çürük yumurta
kokusu yayar. Yüksek sıcaklıklar reaksiyonun hızını artırır.
Kanalizasyon sistemlerinde görülen ve asit etkisine yol açan biyolojik oluşumlar sıkça
rastlanan örneklerdir. Kanalizasyon borularında gerçeklesen biyolojik reaksiyon Şekil’de
gösterilmiştir.
8. 2
Resim 1. Kanalizasyon borularında asit etkisi
Deniz yapılarında ise, yosun türü bazı deniz canlılarının beton yüzeyinde büyümeleri, bazı
fiziksel ve kimyasal etkilere yol açabilir.
Örneğin, beton elemanlar üzerinde büyüyen deniz canlıları oksijen tüketirler. Böylece beton
içine difuze olacak oksijen miktarı azalır ve donatının korozyonu engellenir. Ayrıca, açıkta
kalan yüzeylerde oluşan bozulma, devamlı su altında kalan, yosun tutmuş beton elemanlarda
görülmemektedir.
Ancak bazı deniz canlıları ve biyolojik oluşumlar ise asit içeren salgılan nedeniyle betonda
hasar oluşturabilirler.
9. 3
Resim 2. Beton yüzeyinde oluşan yosunlar
Bilindiği gibi, çimentodaki kalsiyum silikatlı ana bileşenlerin su ile reaksiyonları sonucunda,
çimento hamuruna bağlayıcılık sağlayan kalsiyum-silika-hidrat jellerinin yanısıra kalsiyum
hidroksit kristalleri (Ca(OH)2) oluşmaktadır. Kalsiyum hidroksit, sertleşmiş çimento
hamurunun yapısında yer alan bir üründür.
Kalsiyum hidroksit, suya karsı dayanıklı değildir. Dışarıdan herhangi bir yolla betonun
içerisine sızmış olan sular, kalsiyum hidroksitin çözünmesine yol açmaktadır. Betonun
içerisine yağmur suyu, kar suyu, yüzey suları, yeraltı suları, ve endüstri atıklarının suları gibi
değişik kaynaklı sular sızabilmektedir; Yağmur suyu, kar suyu ve yüzey suları, beton
yüzeyinde gözeneklerden, betonda bulunan boşluklardan ve derz aralıklarından içeriye
sızmaktadırlar. Yeraltı suları, daha ziyade beton temellerde, betonun toprakla temas eden
yüzeyinden içeri girmekte ve betonun içerisinde yükselme göstermektedir.
Betonun içerisinde az miktarda bazı tuzlar da yer alabilmektedir. Bu tuzlar, betonun içerisine
sızan sularla girip yerleşmiş olan ve/veya beton üretiminde kullanılmış olan agrega tarafından
daha önce emilmiş ve agreganın boşluklarında çökelmiş olan tuzlardır. Sertleşmiş betonun
içerisine su sızması ile betonun içerisinde mevcut olan tuzlar da eriyik duruma
dönüşmektedir. Betonun içerisine sızan suların etkisiyle çözünen kalsiyum hidroksiti ve
tuzları içeren su, kapiler boşluklarda yer alan fiziksel olayla (kapiler hareketle) betonun
10. 4
yüzeyine doğru hareket etmektedirler. Beton yüzeyine çıkan suyun buharlaşması sonucunda
da, suyun içerisinde bulunan kalsiyum hidroksit ve tuzlar, beton yüzeyinde ince bir çökelti
tabakası oluşturmaktadırlar.
Kalsiyum hidroksit, havadaki karbon dioksitle temas ederek, CaCO3 (kalsiyum karbonat)
dönüşmektedir. Kalsiyum hidroksitin ve tuzların eriyik durumda beton yüzeyine çıkararak
oluşturdukları çökelti tabakasının kalınlığı genellikle 3 - 4 mm ile 10- 15 mm arasında
değişebilmektedir. Çökeltinin büyük bir CaCO3 kısmı tarafından oluşmaktadır. O nedenle,
birikinti tabakası, beyaz renkte bir görünümdedir.
Ancak, CaCO3'ün yanısıra, çok az miktarda sodyum sülfat, sodyum karbonat, sodyum
bikarbonat, sodyum silikat, potasyum sülfat, kalsiyum sülfat ve magnezyum sülfat gibi
bileşenler de bulunabilmektedir. Bu tuzlar da beyaz beyaz veya beyaza yakın (açık gri) renkte
bir görünüm oluşturmaktadır.
2.Betonda Çiçeklenme
Betonun içerisindeki kalsiyum hidroksitin ve tuzların çözünmesi ve betonun yüzeyine çıkması
sonucunda, beton yüzeyinde kristaller halinde ince bir beyaz tabaka oluşturması olayına,
"çiçeklenme" denilmektedir. Bazen, içerisinde çözünmüş kalsiyum hidroksit ve çeşitli tuzlar
bulunan su, betonun yüzeyine tamamen çıkamadan (beton yüzeyine yakın bir bölgede)
buharlaşmaktadır. Bu durumda, yüzeye yakın bir bölgeye yerleşen tuzlar, gereken nemlilik
ortamını daha sonraları buldukları takdirde, yüzeye çıkarak çiçeklenme yaratmaktadır.
11. 5
Resim 3. Betonarme bir yapının döşemesinde çiçeklenme etkisi
Nemli ortamın çiçeklenme olayına büyük etkisi olmaktadır. Çiçeklenme, yağışlı kıs
sezonunda daha çok olmakta, ilkbaharda azalmakta ve yazın hemen hemen hiç yer
almamaktadır. Ancak, kuru ve sıcak mevsimi takip eden bir başka soğuk ve yağışlı ortamda
çiçeklenme tekrar yer almaktadır. Betonun yerleştirilmesini takip eden ilk aylarda büyük hızla
yer alan çiçeklenme olayı, zamanla azalmakta ve genellikle üç-dört yıl sonra, hemen hemen
sona ermektedir.
Değişik Kaynaklı Suların Betondaki Kalsiyum Hidroksitin ve Tuzların Çözünmesindeki
etkileri betonun içerisine giren sular, değişik kaynaklardan geldikleri için, değişik miktarlarda
yabancı madde içermektedirler. O nedenle, değişik türdeki suların, betondaki sertleşmiş
çimento hamurunun yapısındaki kalsiyum hidroksitin ve tuzların erimesine farklı etkileri
olmaktadır.
Betonun yapısında yer alan kalsiyum hidroksitin ne kadar kolaylıkla çözünme gösterebileceği
aşağıdaki faktörler tarafından etkilenmektedir .
Betona sızan suyun sertliği, yağmur sularının ve kar suyunun sertlik derecesi çok düşüktür;
yani, bu sulardaki kalsiyum ve magnezyum iyonları yok denecek kadar azdır. O nedenle,
12. 6
yağmur ve kar suları, kalsiyum hidroksite hemen hücum ederek, çözünmesinde çok etkili
olmaktadırlar.
Betona sızan suyun içerisinde asit, sülfat, klorür, sodyum ve potasyum gibi maddelerin
bulunup bulunmadığı, Beton yüzeyindeki su, havadan bir miktar karbon dioksit alarak çok
düşük konsantrasyonlu karbonik asit durumuna gelebilmektedir. Asitli sular, kalsiyum
hidroksitin çözünmesini kolaylaştırmaktadır.
Yeraltı sularında ve deniz suyunda, sülfat klorür, sodyum ve potasyum gibi değişik iyonlar
bulunabilmektedir. Bu tür iyonları içeren sular betonun içerisindeki kalsiyum hidroksitin daha
kolay çözünmesine yol açmaktadır.
2.1. Çiçeklenmenin Beton Kalitesine Olumsuz Etkileri
Çiçeklenme olayı sonucunda beton yüzeyinde CaCO3 ve tuz birikintisinin beyaz bir leke gibi
yer almış olması, betonun görünümünü bozmaktadır. Şayet, betonun içerisindeki kalsiyum
hidroksitin ve tuzların erimesi çok az miktarda yer almış ise, bu durumda, betonun dayanımı
çok fazla etkilenmemektedir.
Boşluklu betonlara zararlı suların girip betonu yıpratması daha kolay olmaktadır. Dışarıyla
ve/veya toprakla temasta olan beton duvarların yüzeyleri, beton bloklardan yapılmış
duvarların yüzeyleri, beton kanalların iç yüzeyleri ve beton borular, çiçeklenme olayının
kolayca yer alabildiği yerlerdir.
14. 8
Yapıda istenmeyen bir görüntü oluşturan bu beyaz lekelerin giderilmesi ve tamirleri çok
zordur. Betonarme bir yapının zemin kat kolonunda oluşan çiçeklenmeyi göstermektedir.
Resim 4. Betonarme yapılarda çiçeklenme etkisi
İyi bir temel bohçalaması ile zeminle teması kesilmemiş yapılarda çiçeklenme olayına sıkça
rastlanmaktadır. Beton kalitesinin yükseltilmesinin yanı sıra sıva olarak kullanılacak
malzemenin muhteviyatı da önemlidir. Kireç katkılı sıvalar da çiçeklenmeyi tetikleyebilir.
Sonuç olarak yapının zeminden su emmesine yönelik önlemlerin alınması gerekmektedir.
Çiçeklenmeyi Azaltabilecek Önlemler, Beton yüzeyinde oluşan çiçeklenme miktarı iki ana
faktörle ilgilidir :
(a) Betonun içerisine sızan su miktarı ve
15. 9
(b) Betonun içerisinde yer alan kalsiyum hidroksit ve tuz miktarı. Betonun içerisine sızan su
miktarının az olmasını sağlayabilmek için:
Betonun mümkün olabildiğince boşluksuz yapılması (bunu da sağlamak için; uygun agrega
gradasyon sağlanmalı, su/çimento oranının düşük olmalı, beton karışımında yer alan
malzemeler ve oranlarının, taze betonun az terleme yapmasını sağlayacak tarzda olması,
betonun karılması, taşınması, yerleştirilmesi ve sıkıştırılması uygun tarzda ve segregasyon
oluşturmayacak şekilde yerine getirilmeli, beton, uygun tarzda ve yeterli süreyle kür edilmiş
olmalı), betonun içerisine su sızmasını önleyecek ve beton geçirgenliğini azaltacak katkı
maddelerinin kullanılması, yapıların tasarımında, betonun içerisine su sımasını önleyecek
önlemler göz önünde tutulmuş olması gibi hususlar çiçeklenmeyi etkileyen faktörler olup
yapının tasarımı aşamasında tüm bu kriterler değerlendirilmelidir.
Betona Uygulanan işlemlerin Etkileri; Betonun karılması taşınması, yerleştirilmesi,
sıkıştırılması ve yüzey düzeltilmesi işlemleri tam olarak yapılmalı, betonda segregasyon
oluşmamasına veya boşlukların bulunmamasına dikkat edilmelidir. Sıkıştırılarak yüzeyi
düzeltilen beton, derhal ve uygun tarzda kür edilmelidir. Bütün bu işlemler, betonun daha
yoğun ve boşluksuz olmasına yol açacağı için, böyle bir betona dışarıdaki suyun sızması ve
çiçeklenmeye yol açması daha zor olmaktadır.
Su/Çimento Oranının Etkisi; su/çimento oranının düşük olması, çimento hamurunun
içerisinde yer alan kapiler boşluk oranının daha az olmasına yol açmaktadır. Daha az kapiler
boşluk içeren sertleşmiş çimento hamurunun ve betonun içerisine dışarıdan su sızması daha
zor olmaktadır .
Çimento Tipinin ve Mineral Katkıların Etkileri; Beton üretiminde kullanılacak çimentolarda
C2S anabil esenlerin, C3S ana bileşenlerinden daha fazla olması, hidratasyon sonucunda daha
az miktarda kalsiyum hidroksitin oluşmasına yol açmaktadır. (C3S anabil esenlerin
hidratasyonu ile ortaya çıkan kalsiyum hidroksit miktarı, C2S ana bileşeninkinden yaklaşık -
iki kat daha çoktur.) O nedenle, çiçeklenme olayına maruz kalabilecek betonlar için, ASTM
Tip IV gibi veya ASTM Tip II gibi çimentolarının kullanılması daha uygun olmaktadır. Bu tür
çimentolardaki C2S oranı nispeten daha yüksektir. Betonda kullanılan puzolanik özellikli ince
taneli mineral katkı maddeleri veya bu tür katkı maddeleriyle üretilen traslı çimento, yüksek
fırın cüruflu çimento gibi çimento türlerinin içerisindeki puzolanik maddeler, kimyasal
reaksiyon gösterebilmek için, çimentodaki C2S ve C3S ana bileşenlerinin hidratasyonu
sonucunda ortaya çıkan kalsiyum hidroksiti kullanmaktadırlar. O nedenle, katkılı çimentoyla,
traslı çimentoyla, yüksek fırın cüruflu çimentoyla yapılan betonlarda veya ince taneli
puzolanik katkı maddelerin kullanılmasıyla üretilen betonlarda, daha az miktarda kalsiyum
16. 10
hidroksit bulunmaktadır. Daha az miktarda kalsiyum hidroksit içeren çimentolarda erime
göstererek çiçeklenmeye yol açan kalsiyum hidroksit miktarı da daha az olmaktadır.
Agrega Özeliklerinin Etkileri; Agregalar uygun gradasyonda olmalıdırlar. Aksi takdirde, hem
betondaki segregasyon olasılığı artmakta, hem de belirli bir beton kıvamı elde edebilmek için
daha çok su ihtiyacı doğmaktadır. Agregalar mutlaka yıkanmış ve temiz durumda olmalıdır.
Deniz kumu veya denizden çıkartılmış çakıl kullanılmamalıdır. Bu tür agregaların üzerinde ve
gözeneklerinde bazı tuzlar yer almaktadır. Denizden çıkartılmış olan agregalar, beton
yapımından önce yıkanmaya tabi tutulsalar dahi, gözeneklerindeki kristal tuzlardan tamamen
kurtulamamaktadırlar. Böyle bir agregayla yapılan betonun içerisine dışarıdan su sızması
durumunda veya nemli ortamda, agreganın gözeneklerindeki tuz eriyerek beton yüzeyine
çıkabilmektedir.
3. Sonuç ve Öneriler
Yapının servis ömrüboyunca işlevselliğini koruyabilmesi, maruz kalacağı yıpratıcı etkilerin
türünün ve şiddetinin tasarım aşamasında belirlenmesi ve gerekli önlemlerin alınmasıyla
mümkündür. Yapının birden fazla etkiye aynı anda ve tekrarlı olarak maruz kalmasının olası
olduğu ve tüm bu etkilerin bir arada değerlendirilmesinin gerektiği gözden kaçırılmamalıdır.
Alınacak önlemler yıpratıcı etkinin türüne ve şiddetine göre farklılık gösterebilir. Örneğin
sülfatetkisinde kalacak bir yapı için çimento seçiminin önemi büyüktür. Ancak, genel olarak,
betonun veya betonarmenin dayanıklılığının sağlanmasında temel felsefe, kaliteli ve
geçirimsiz beton kullanılmasıdır. Bu nedenle yıpratıcı etkinin kaynağı her ne olursa olsun,
alınması gerekli genel önlemleri şu şekilde özetlenebilir: Çevresel etkinin şiddeti dikkate
alınarak uygun beton sınıfı seçilmeli, yapısal dizayn açısından ihtiyaç olmasa bile gere- ğinde
beton kalitesi arttırılmalıdır. Bir yapının bazı kısımları herhangi bir çevresel etkiye maruz
kalmayabilmektedir. Ancak, yapının dış kısımlarına bakan betonarme elemanlarında
karbonatlaşma tehlikesi her zaman mevcuttur. Pratik olarak, aynı yapının değişik kısımlarında
farklı beton sınıflarının kullanılması mümkün olmadığından, beton sınıfının seçilmesinde
çevresel etkinin olmadığı durum (X0) söz konusu değildir. Nemin ortamdan uzaklaştırılması
çok ender bir durum oldu- ğundan çevresel etki açısından C30/37 ve üstündeki beton
sınıflarının kullanılması önerilmektedir. Hemen hemen tüm dayanıklılık problemlerinde
belirleyici faktör suyun, su içinde taşınan zararlı maddelerin ve gazların beton bünyesine
sızmasıdır. Dolayısıyla kaliteli, geçirimsiz beton üretmek ilk ve en önemli önlem olarak
düşünülür. Geçirimsizliğin sağlanabilmesi için; düşük S/Ç oranlarıyla çalışılması,
17. 11
gerektiğinde betonun işlenebilirliğinin su miktarının arttırılması ile değil, akışkanlaştırıcı vb.
kimyasal katkı maddeleri kullanılarak arttırılması, puzolanlarla (uçucu kül, silika tozu, yüksek
fırın cürufu vb.) beton içindeki kirecin tespit edilmesi, granülometrisi düzgün agrega
kullanılması, betonun vibratör kullanılarak iyi sıkıştırılması, bakımının iyi yapılması ve
çatlamasının önlenmesi, esasen beton teknolojisinin gerektirdiği etkili önlemlerdir. Normal
koşullarda çimento dozajının alt sınırının 300 kg/m3, deniz yapılarında ise 350 kg/m3
alınması tavsiye edilir. Ancak TS EN 206-1 ve bu standardın uygulanmasına yönelik
tamamlayıcı standard TS 13515’de bu değerler bazı hafif çevresel ko- şullar için 240 kg/m3
ve 300 kg/m3’e kadar düşmektedir. Mineral katkı kullanılması durumunda ise, mineral
katkının cinsine göre çimento dozajı bir miktar daha azaltılabilmektedir. Yeterli kalınlıkta pas
payıtabakası kullanılmalıdır. Bina içleri gibi korunmuş kısımlarda pas payı tabakası
kalınlığının 15-20 mm civarında alınması mümkünken, korozyonriskinin yüksek olduğu
ortamlarda, örneğin deniz yapılarında, bu değerin 50-60 mm ve üzerinde olması önerilir.
Ayrıca pas payı tabakası gerekli kalınlığının beton kalitesine ve geçirimsizliğine bağlı olduğu,
standartlarda beton kalitesi ve pas payı kalınlığı için önerilen değerlerin genellikle yapının
servis ömrünün 50 yıl olacağı kabulüne dayandığı dikkate alınmalıdır. Anıtsal yapılar, sanat
yapıları için bu süre 100 yıldır. Ona göre ek önlemler gerekir (pas payının, çimento dozajının
arttırılması vb.). Klasik çimento-kireç esaslı sıvanın betonarme yapıların kalıcılığının
sağlanmasında -özellikle karbonatlaşma ve korozyon durumunda- en basit fakat en etkili
önlemlerden biri olduğu söylenebilir. Sıvasız (Brüt) beton uygulamalarından kaçınılmalı,
yapılar iyi yalıtılmalıdır. Yapı elemanlarının detayları tasarlanırken suyun yapı elemanı
üzerinden ve çevresinden bir an önce uzaklaşmasını sağlayacak tedbirler alınmalıdır. Suyun
üzerinde birikebileceği yatay yüzeylerden mümkün olduğunca kaçınılmalı, bu yüzeylere eğim
verilerek veya başka çözümler üretilerek suyun uzaklaşması sağlanmalıdır. Derzler iyi
düzenlenmeli, kür ihmal edilmemeli, soğuk derz oluşumuna izin verilmemelidir. Bazı
durumlarda ise bu önlemlerin yanı sıra yapının karşı- laşması muhtemel olan dayanıklılık
problemine ve etkinin şiddetine bağlı olarak ihtiyaca uygun özel çimento kullanılması,
kimyasal veya mineral katkı maddesi kullanılması gibi özel önlemler alınması gerekebilir.
Çok şiddetli çevre etkisi durumunda ise betonun dıştan izole edilerek korunması bir
zorunluluk haline gelebilir.
18. 12
4.Kaynaklar
AKÇANSA, “Çimentonun Hidratasyonu”, Teknik Notlar-3,
http://www.akcansa.com.tr/docs/20120216160047_teknik-notlar-3.pdf
ANDİÇ ÇAKIR, Ö., 2007, “Alkali-Agrega Reaktivitesinin Tespitinde Kullanılan Deney
Metotlarının İncelenmesi”, Doktora Tezi, Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü İnşaat
Mühendisliği Anabilim Dalı, İzmir, http://www.belgeler.com/blg/zr1/alkali-agrega-
reaktivitesinin-tespitinde-kullanilan-deney-metotlarinin-incelenmesi-investigation-of-test-
methods-on-alkali-aggregate-reaction
BARADAN, B., YAZICI, H., ÜN, H., 2010, “Beton ve Betonarme Yapılarda Kalıcılık
(Durabilite)” THBB Yayınları, İstanbul
BAYHAN, B., 2006, “Deprem Hasarlarının Bir Bileşeni Olarak Alkali-Silika Reaksiyonları”,
Yüksek Lisans Tezi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü
Mimarlık Anabilim Dalı, İstanbul, http://www.belgeler.com/blg/nsf/deprem-hasarlarinin-bir-
bileeni-olarak-alkali-silika-reaksiyonlari-alkali-silica-reactions-as-a-component-of-
earthquake-damage
Beton Terimleri Sözlüğü www.thbb.org/Utility.aspx?o=file&id=91
BEYCİOĞLU, A., DOĞAN, D., ÇULLU, M., SAMANDAR, A., Ekim 2010, “Alkali Silika
Reaksiyonu Ve Beton Durabilitesine Etkileri”, MYO-ÖS 2010- Ulusal Meslek
Yüksekokulları Öğrenci Sempozyumu, Düzce,
http://www.kmyo.duzce.edu.tr/kmyo/myos/pdf/MYO_OS_9098.pdf
CİLASON, N., AKSOY, N., Eylül 2000, “Beton Yapı Hasarları Onarım Ve Korunması Ve
Sıcak İklimlerde Beton”,
http://www.academia.edu/1534146/Beton_Yapi_Hasarlari_Onarim_ve_Korunmasi_ve_Sicak
_Iklimlerde_Beton